1906/Fransız
Villa Mon Plasir Fransızca “Zevkimin Villası” anlamındadır.
Jan George isimli bir Fransız Levanten, devrin ünlü mimarlarından birine bu köşkü ve arka bahçenin diğer ucunda bulunan diğer köşkü yaptırmış. (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Terane Burnak’ın Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi’sindeki araştırma yazısına göre “Villa Mon Plaisir”in mimarı Raimondo d’Aronco’dur.) O dönemde Fenerbahçe sahiline bakan bu geniş arazi Baron Oppenheim’e ait.Max von Oppenheim’ın 1895 yılında İstanbul’a da geldiği, Padişah II. Abdülhamid tarafından kabul edildiği biliniyor. Fenerbahçe’deki bu geniş arazi, Padişah tarafından mı hediye edildi yoksa satın mı alındı meçhul. Oppenheim’ın geniş arazisinin kalan kısmı da saray terzisi Jean Botter tarafından satın alınmış. Jan George, özenle yaptırdığı bu iki köşkü birkaç sezon yazlık ev olarak kullanıyor.Mösyö Jan George’un kalabalık ailesi ön taraftaki binada oturur,geniş personel kadrosu ise arkadaki evde kalırdı.Fenerbahçe’deki levanten evleri el değiştirmeye başlayınca Villa Mon Plasir, George Joseph’e satılyor. George Joseph, Tophane’de gemi tamir atölyesi çalıştıran bir iş adamı. Birinci Dünya Savaşı çıktığında George Joseph ve ailesinin bu mekânı terk ettiği anlaşılıyor. Savaş süresince köşkün hastane olarak kullanıldığına dair bilgiler mevcut.İstanbul işgalden kurtulup hayat normale döndükten sonra 1925 yılında köşk yeniden satılığa çıkarılıyor. İstanbul Belediye Başkanı Operatör Emin Bey satın alıyor. Asıl adı ile Emin Erkul, Cumhuriyet döneminde 1924 ve 1928 yılları arasında belediye başkanlığı yapmış.Sonrasında ise köşkü maddi zorluklar nedeniyle yakın arkadaşı Tokatlıyan Oteli’nin sahibi Vahap Bey’e 1929 yılında satıyor.Vahap Bey zamanında köşkün çalışanları, ailenin nüfusundan daha fazladır. Evin içindeki çalışanlar kadar, bahçe işlerine bakanlar da vardır. Bahçıvan için bahçede ayrı bir müştemilat vardır. Diğer çalışanlar arka bahçedeki diğer köşkte yatıp kalkar. Evin alışverişi Kadıköy çarşısından yapılır.
—>
—>
Alışveriş sorumlusu, eşekle Kadıköy’e iner ve aldıklarını küfelere doldurarak köşke döner. Bu eşeğin yeri bile ayrıdır arka bahçede. Vahap Bey’in otomobili de Emin Bey’in zamanında özel olarak yapılan garajda durur. İstanbul’da o tarihte az sayıda bulunan otomobillerden birine sahiptir Vahap Bey. Köşkün sağ tarafında yer alan arazinin üzerinde birkaç köşk daha vardır. Bunlara “Botter Köşkleri” denmektedir. Sarayın ünlü terzisi Jean Botter’in kendisi ve kızları için yaptırdığı bu köşkler de ünlü Art Nouveau mimarı Raimondo d’Aronco imzasını taşımaktadır.Yıllar geçtikten sonra Villa Mon Plasir köşküne gelen imar tekliflerine karşılık Fahire Hanım’ın eşi Güner Bey bu tekliflerin kesilmesi için Anıtlar Kurulu’na başvurarak 1980 yılında “Villa Mon Plaisir”i 1. derecede tarihi eser, arka taraftaki köşkü de 2. derecede tarihi eser olarak tescil ettirmiştir.Köşk, Falih Rıfkı Atay’ın 1932’de basılan Roman adlı kitabında da geçer: “Dalgın giderken birden ayağım bir tahta direğe çarptı. İrkilip baktım. Yeni boyanmış kara bir plaka ve üstünde şu yazı: Mon Plezir villasına gider. Ve altında fransızcası: Villa Mon Plaisir.”
-Ön cephedeki tablolar;
(Art Nouveau)-I
Villasının ön cephesinde Beyoğlu Lebon Pastanesi dört mevsim panolarını da yapan Fransız J. Arnoux’un Art Nouveau tarzda yaptığı dört mevsim çini panoları bulunur. 19. yüzyıl boyunca sanatçılar, çok çeşitli sanat akımlarını yapıtlarında kullanmayı seçmişlerdi: Antik uygarlıklar dönemine ait sanatsal üsluplardan, Mısır,Suriye ve Uzakdoğu gibi uzaktaki coğrafyaların sanatlarına, ülkelerin yerel sanatlarından ve Rokoko gibi dönemin gerisinde kalan akımlara kadar çok çeşitli üslup ve akım 19. yüzyılda sanatçıların ilgisini çekmişti.Arabesk eğilimler,Uzakdoğu kaplarının formları, Çin cam sanatında kullanılan teknik ve süslemeler,Japon Orta Krallık Dönemi’nin kraliyet seramiklerinin pişirilme yöntemleri Batı’nın biçim dilini etkilemiş ve özgürleştirmişti. Yarı unutulmuş sanatsal dönemler özellikle de Gotik Dönem yeniden gündeme gelmişti. Örnekler, Keltler’in motiflerinden antik dünyanın cam objelerine kadar genişletilebilirdi. Böyle bir ortamda Art Nouveau 19. yüzyılın sonunda, çağların ve kültürlerin bir bilmecesi, yüzyıl sonuna hakim olan Sembolizm ve aklın birleşimi olarak doğmuştu.Art Nouveau’yu etkileyen ve onun gelişmesine katkıda bulunan eski ve yeni sanat akımları, yenilikler ve olayların incelendiği ilk bölümde; Art Nouveau’nun ortaya çıkmaya başladığı böyle bir ortamda toplumsal ve kültürel açıdan Avrupa’nın bu dönemdeki genel durumu, yenilikler ve tarihsel ilişkiler değerlendirilmektedir.
—>
—>
1859’da yayımlanan Charles Darwin’in “ On the Origin of Species by Means Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life” (Türlerin Kökeni) adlı kitabı, yeni endüstriyel gelişmelerle, şiirsel hayal gücünün dünyasını uzlaştırmada etkili olmuştu.Yüzyıl sonu sanatçıları Darwin’in evrim ve türlerin ayrışması teorilerinin bir sonucu olarak doğaya karşı daha farklı bir tavır takınmışlardı. “Doğaya geri dönüş” deyimi, vücut kavramını özellikle, kadın vücudunu yeni ve farklı bir biçimde ele almak için bir fırsat yaratırken, yüz yıl sonu mantığını en çok meşgul eden doğanın güçlerinden biri de hem fiziksel hem de psikolojik yönüyle cinsellik olmuştu. Paris Dünya Sergisi’nin açıldığı yıl olan 1900 yılı aynı zamanda Sigmund Freud’un “Die Traumdeutung” (Rüyalar ve Yorumları)’nın yayımlandığı yıldı.Bu dönemde sanatçıların işlerinde durağan şekillerden çok, hareketli çizgiler ön plana çıkıyordu ki, bu da mobilya, küçük eşya ve mimaride Art Nouveau’nun karakteristiklerinden birini oluşturuyordu. Bu dönemde bir kısım sanatçının yapıtlarında yoğun bir soyutlama görülürken, çoğu sanatçının yapıtlarında da döneme damgasını vuran saçları uçuşan kadınlar, dans edip eğlenen deniz kızları gibi figürlere rastlanıyordu.Art Nouveau akımının karakteristiğini oluşturan uçuşan saçlar ve kıvrılan bitki motifleri, mürekkep hokkalarının yanına uzanan ya da ayna çerçevelerinin köşelerinden sarkan çekici nympheler, çoğu zaman Sembolizm’in etkisini taşıyan kuğular, yarasalar, yusufçuklar, zambaklar, ağaçlar ve çiçeklerle harmanlanarak,mimariden, mobilyaya ve takıya kadar her şeyi süslüyorlardı.Kısacası Art Nouveau 19. yüzyılın sonunda kadınların toplum içinde değişen rolleri ve özgürleşen davranışları, aynı şekilde doğa bilimlerinde elde edilen gelişmeler, sembolizm akımı ve yeni yeni ortaya çıkan psikoanaliz gibi olgular karışık varlıklardan oluşan insan imgesinin oluşmasında katkıda bulunmuştur.
-I.Dünya Savaşında Villa Mon Plasir ve Demiryolu Bağlantısı;
(I.Dünya Savaşında Fenerbahçe)-I
19. yüzyıl’ın ortalarından itibaren Fenerbahçe, İstanbul ve özellikle de Kadıköy halkının mesire yeri olmuştu. Resmi tatil olan Cuma günleri sabahtan gidilir,denize girmek isteyenler ise burnun etrafı kayalık olduğundan daha ziyade bugün yat limanı yapılmış olan iç koyu kullanırlarmış. Bu mesire yerine yürüyerek veya arabalarla gelmek oldukça güç olduğundan Sultan Abdülaziz devrinde bu sorunu ortadan kaldıracak olan bu hat düzenlenmişti.Asyonu’na varmadan az önce ayrılarak başlayan hat, bir kavis çizerek Bağdat Caddesi’ni geçer, marsilya tuğlası ile örülüp üzerine demir parmaklıklar döşenmiş olan (Deli) Fuat Paşa* Bahçesi’nin duvarına bitişik ilerler, bahçeler ve köşkler arasından geçerek bugün Orduevi’nin bulunduğu yerde önce sağa sonra da sola dönerek askeri lojmanların bulunduğu geniş arazinin ortasında geniş bir kavis çizerek plajın doğu tarafına yapılmış iki katlı ahşap tren istasyonunda son bulurmuş.Fenerbahçe’ye ulaşan bu 1756 metrelik özel hattan sadece yanlızca yaz aylarında ve tatil günlerinde tren seferi yapılırmış. Hat, I. Dünya Savaşı’nda askerî amaçlı olarak da kullanılmıştı. Özellikle Çanakkale Savaşları sırasında hem cepheden gelen yaralı askerler, hem de savaş nedeniyle artan salgınlar nedeniyle Fenerbahçe’deki evlerin çoğu hastaneye dönüşmüştü. 79 numaralı ve cephesinde, Beyoğlu’ndaki Markiz Pastanesinin ünlü çini panolarını da yapan çini ressamı Joseph François Leon Arnoux’un dört mevsimi anlatan çini panolarının olduğu Villa Mon Plaisir, Baştabiplik binası olarak kullanılmıştı. Ancak savaşın bitmesi Fenerbahçesi’ni sevindirememiş, savaşın ardından imzalanan Mondros Mütarekesi sonucu işgal kuvvetleri 13 kasım 1918’de İstanbul’u işgal ettiğinde, bu kez İngiliz ve Fransızlar Fenerbahçe’ye gelmiş, Fuat Paşa Bahçesi İngiliz Garnizonuna(bir kentin savunmasında yer alan ya da bir kentin içinde ve yöresinde yerleşmiş bulunan asker birliklerinin tümü.) dönüştürülmüş, bahçede üzeri oluklu saçlarla yarı yuvarlak olarak yapılmış barakalar kurulmuş, İngiliz Bayrağı dalgalanır olmuştu.
—>
—>
Hatta, bahçenin etrafı yüksek tel örgülerle çevrilmiş, caddelere açılan dört kapısında süngülü Skoç askerler nöbet tutar, garnizondan gayda sesleri yükselir olmuş, pek çok eve de İngiliz ve Fransız subayları yerleşmişlerdi. Bu karmaşa ve hazin devir beş yıl sürmüş, işgal birlikleri konakladıkları ev ve arazileri bir gece içerisinde boşaltıp, 6 Ekim 1923’te yok olmuşlardı. Hattan, 1934 yılında da Fenerbahçe’ye yapılan cephaneliğe nakliyat için arada sırada sadece askerî amaçlarla yararlanılmıştı.Haydarpaşa Garı’nın 6 Eylül 1917 tarihindeki patlamadan ve 4 temmuz 1918 ve 18 Ekim 1918 tarihlerinde iki kez İngiliz uçaklarının hava hücumları ve bombardımanları sonucu kullanılamaz duruma gelmesi sebebi ile Fenerbahçe’deki iskele uzun süre Anadolu’ya özellikle askerî malzeme sevkıyatında kullanılmıştı. 1928 yılında buraya yaz aylarında ve tatil günlerinde piknik yapmak için gelenlere hizmet için tren seferleri tekrar düzenlenmiş ancak verimli olunamamıştı.
-Savaştan sonra İstanbul’un işgali sırasında köşkün Fransız askerleri tarafından kullanıldığına dair; “Tadilat sırasında arka bahçede bulunan kuyuyu da temizlettim. Kuyunun dibinden neler çıktığını söylesem inanmazsınız, en iyisi size göstereyim.”Birlikte arka bahçeye çıkıyoruz. Arka kapının mermer eşiğinde yan yana dizilmiş şişeleri gösteriyor. “Bunlar Fransızların meşhur évian su şişeleri. O dönemde plastik bilinmediği için şişeler camdan. Mantarlarının üzerindeki orijinal yazılardan marka anlaşılıyor. Su şişelerinin yanı sıra şarap şişeleri de çıktı. Hepsini temizletip buraya dizdirdim.”Duyduklarımız masal gibi. Birinci Dünya Savaşı’ndan kalan su ve şarap şişeleri. Müzelerde bile zor rastlanır bu objelere. Dolaştığımız bahçede bir zamanlar Fransız askerlerinin, onlardan da önce I. Dünya Savaşı’nın yaralı askerlerinin, doktorların ve hemşirelerin de dolaşmış olduğunu düşünmek bile heyecan veriyor.
KAYNAKLAR:1-Dr.Müfid Ekdal-Bir Fenerbahçe Vardı
2-https://kulturenvanteri.com/tr/yer/villa-mon-plaisir/#16/40.970905/29.038893
3-https://www.gazetekadikoy.com.tr/yazarlar/emre-musazlioglu/fener-bahcesi
4-https://art.nouveau.world/j-arnoux
5-https://lcivelekoglu.blogspot.com/2013/11/ekstasyonlar-2-feneryolu-tren-istasyonu.html
6-https://www.istdergi.com/sehir/mekan/icinden-tarih-gecen-kosk
7-ART NOUVEAU’DA İNSAN İMGESİ-Bedriye Aylin KARTAL
FOTOĞRAFLAR:1.-6.@kantmansarp
7.-9. https://kulturenvanteri.com/tr/yer/villa-mon-plaisir/#16/40.970905/29.038893 (İnan Kenan Olgar)
-Fenerbahçe paylaşımlarında (Baron Openheimer)-1 anlatılacak.
-I.Dünya Savaşında Fenerbahçe (I.Dünya Savaşında Fenerbahçe)-2.
-Art Nouveau’yu Hazılayan Etkenler ve İstanbul üzerindeki etkisi. (Art Nouveau)-2.