İlk Türk arkeoloğu kabul edilen Osman Hamdi Bey, 1887 yılında Sayda‘da yaptığı kazılarda bir kral mezarlığı bulur. Bu mezarlarda 22 adet kral lahdi ortaya çıkarılır. Bu lahitler daha sonra antik dönem sanatının köşe taşlarını oluşturacaktır. Sayda Krallarına ait bir dizi kronolojik (zaman sırasına göre) lahdin yer altı mezar odalarına gömülü bulunması, uluslararası bir heyecan uyandırır ve haber Avrupa ve Amerika dergilerinde yer alır.
İçlerinde en eskisi Mısır Firavunlarının kullandığı antropoid (insan biçimli) Tabnit Lahdi olmak üzere, Satrap Lahdi, Likya Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi ve İskender Lahdi gibi önemli lahidler İstanbul’a taşınır. Bu kazılarda bulunan İskender Lahdi ise arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılmaktadır.
-İskender Lahdi’nin keşfinden sergilenmesine kadar olan süreç;
19. yüzyılın ortalarında Avrupalıların artan kazı faaliyetlerinin bir merkezi de Sayda şehridir. Bu şehrin adeta bir eski eser kaynağı olduğu, Fransız Joseph Ernest Renan tarafından daha önceden belirtilmiştir. Bu antik yer Perslilerden kalma kral mezarlığıdır.İskender Lahdi ise 1887’de rastlantı sonucu bulmuştur. Burası bugünkü Lübnan’ın Sayda şehrinin doğusunda Helaliye Kasabası’nın yakınında bulunan Ayaa mevkiindedir.Osman Hamdi Bey’in ilk olarak Sayda’da kazı yapabilmek için izin alması gereklidir. Burada yapacağı kazıda çıkarılacak eserlerin en önemlilerini, Müze-i Hümayun’a getirmek üzere, padişahtan izin ve ödenek talep eder. Bunun üzerine kendisine burada yapacağı kazılar için gereken izin ve ödenek II. Abdülhamid tarafından verilir. Sayda’dan İstanbul’a getirilen lahitler, Çinili Köşk’e sığamayacak boyuta ulaşmıştır. İçlerinde İskender Lahdi’nin de olduğu yirmi kadar lahdin bulunuşu, müze için yeni bir bina yapılması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır.Bunun üzerine Osman Hamdi Bey, mimar Vallaury’ye bir müze planı çizdirmiştir.Sanayi-i Nefise Mektebi Fenn-i Mimari hocası olan Vallaury tarafından çizilen müzenin giriş kapısı antik bir tapınak cephesine benzetilmiştir. Bu benzerliği ile Sayda kazılarından çıkan ve İskender Lahdi ile birlikte getirilen Ağlayan Kadınlar Lahdi’nden esinlenildiği söylenir.
-İskender Lahdi’nin özellikleri;
Lahit, her ne kadar İskender Lahdi olarak anılsa da aslında İskender’e ait değildir. Aynı dönemde yaşamış olan Sidon Kralı Abdalonymos’a ait olduğu düşünülmektedir. İskender Lahdi’nin üzerinde iki konu betimlenmiştir, birincisi Makedonyalılar ile Persliler arasındaki amansız savaş, ikincisi ise Makedonyaların Persliler ile birlikte düzenledikleri geyik, panter ve aslan av sahneleridir.Lahdin büyük yüzü; Makedonyalıların, Perslerle arasında geçen savaşı anlatır ve Lahdin en önemli sahnesi, belki de ana sahnesi olan bu uzun kenardaki ilk figür, Roma Hükümdarı Büyük İskender’dir. Bu figürden dolayı lahit İskender ismini almıştır.Lahdin diğer büyük yüzü; Lahitte işlenen diğer konu Arslan ve Geyik avı sahnesidir. Burada İskender’in hedeflediği sahne işlenmiştir. İssos Savaşı’ndan sonra İskender’in iki hedefi vardır. Bunlardan ilki, İran’ı almak, Hindistan’ı fethetmek, bütün Asya’ya baskınlar yapmak ve buradan da dönüp İtalya’yı kuşattıktan sonra Cebelitarık’a kadar uzanmaktır. Diğeri ise, fetihlerle birlikte mutlak bir devlet kurmaktır. Mısır’da ticaretin merkezi olan Babil şehrini, o devletin başkenti yapmak istemiştir. Hedefi doğrultusunda hareket etmiş ve şehre girişi sonrasında bu siyasetinin temelini atmıştır. Başkentte Persliler ve Romalıların birlikte yaşamasını amaç edinmiştir. Lahdin bu yüzünde İskender’in bu hedefi işlenmiştir. Persliler ve Romalılar, Perslilerin önem verdiği av geleneğini birlikte yapmaktadırlar.Diğer iki küçük yüzde ise savaş ve avın devamı bulunur.
-İssos savaşı;
İskender, İssos kentinden güneye inerek Anadolu topraklarını geride bırakmıştı. Suriye Kapısı’ndan (Belen Geçidi) Suriye’ye doğru ilerlemek için yoluna devam ediyordu. Ancak bu arada III. Darius büyük bir ordu toplamış, Amanos Dağları’nın arkasındaki Sochoi Ovası’ndan İssos’a doğru ilerlemiş ve kenti ele geçirmişti.
Haberi alan İskender, Fenikelilerin kurduğu Myriandros’tan (Bugünkü İskenderun) hızla geri dönerek Pınarus Nehri kıyısına gelir. Karşı kıyıda ise Darius ile komutanları Arsames, Reomithres, Atizyes, Bubaces ve Sabaces beklemektedir.Pers ordusu 69.000 hafif piyade; 10.000 Yunan paralı askeri; 10.000 Kardake ve 11.000 Süvari ile neredeyse 100.000 kişilik muazzam güçtür.Buna karşılık İskender ve generalleri Parmenion, Craterus, Hephaestion, Ptolemy, Pantordanus ve Sitalces II komutasındaki Makedon ordusunun mevcudu şu şekildedir:Falankslar ve hoplitlerin (mızrak ve kalkanlı piyade) oluşturduğu 22.000 ağır piyade; 13.000 peltast (hafif piyade) ve Tesalyalı, Yunan ve elit “Hetairoi”lerden oluşan 5.850 süvari.Bir tarafta 100.000 kişilik Pers ordusu, diğer tarafta İskender’in 40.000 adamı.Darius’un ordusu Makedonların iki katından fazla olsa da deniz ve Amanos Dağları arasındaki dar ovaya sıkışmış bir haldeydi. Coğrafya hiç de Darius’un lehine değildi. Bu nedenle güçlerini en verimli olacak şekilde dizememiş ve ordusunun büyük bir kısmını gereğinde kullanmak üzere cephe gerisinde bırakmıştı.
Pers ordusunun deniz tarafındaki sağ kanadı süvariler, ağır piyade Kardakeler, okçular ve Yunan paralı askerlerinden oluşuyordu. Dağlık taraftaki sol kanada ise süvariler için elverişli olmadığından ağır piyadeler yerleşmişti. Darius muhafızlarıyla birlikte iki tarafında Yunan paralı askerleri olduğu halde merkezde konumlanmıştı.
İskender ise deniz tarafındaki sol kanadına Tesalyalı ve Yunan süvarilerle, mızrakçıları ve Kıbrıslı okçuları yerleştirmiş, merkeze şöhretli falankslarını koymuştu. Sol kanat ise dağa doğru elit piyade Hypaspistler, İskender’in bizzat başında bulunduğu süvari Hetairoiler, Makedon okçular ve hafif süvarilerden oluşuyordu.
Savaş başladığında İskender süvarileriyle Perslerin sol kanadına saldırır. Kısa sürede burayı çökertip Darius’un bulunduğu merkeze yönelir. Onun ana taktiği düşmanın en zayıf değil, en güçlü noktasına saldırmaktır. Darius şaşırır.
Bu arada Pers ordusu Makedon falankslarını iterek bir gedik açmıştır. Bu gedikten sızan Pers ordusunun Yunan askerleri Makedon ordusunun merkezini zorlamaya başlar. Buna bir de nehri geçen Pers süvarisinin Tesalyalı süvarileri neredeyse dağıtmak üzere olması eklenir.
Durumun gittikçe kritikleştiğini gören İskender, sola kıvrılarak merkezde bulunan Darius’un arkasına sarkmaya başlar. Atı Bukefalos’un (Öküzbaş) üstünde, süvarilerinin önünde çılgınca savaşan İskender’in görüntüsü Darius’u etkiler. Korkuya kapılıp kaçmaya başlar. Pers merkezi dağılmak üzeredir. Darius’un kaçtığını gören İskender, falankslarını zorlayan Yunan paralı askerlerine saldırır. Aynı esnada cephe gerisindeki Pers kuvvetleri de hükümdarlarının kaçtığını görünce dağılır.
Artık Makedon ordusunun yaptığı şey savaşmak değil, can derdiyle oraya buraya kaçışan Pers askerlerini öldürmektir.
Darius o kadar hızlı kaçmıştır ki annesi, karısı ve çocuklarını geride bırakmıştır. İskender onlara iyi davranır.
Savaşı kaybeden Darius, Fırat’ın doğusuna çekilir. Batı kıyısı artık İskender’in kontrolündedir ve galip geldiği yerde Aleksandretta (Küçük İskenderiye- günümüz İskenderun) kentini kurar. Ancak Darius’un yeni bir ordu toplama kapasitesi vardı ve bu riske karşı İskender’in Darius’u kovalaması gerekiyordu. Böyle yaptığı takdirde de Pers donanmasının üssü olan Suriye limanları, arkasında bir tehdit olarak bulunacaktı. İskender, Darius ile yeni bir savaşı ikinci plâna bırakarak Suriye üzerine yürüyecektir. Amaç Perslerin Akdeniz’le bağlantısını kesmek ve Perslerin emrindeki Fenike ve Kıbrıs donanmalarını ele geçirmektir.
– İskender’in İssos Savaşı, Albrecht Altdorfer, 1529
İskender’in İssos Savaşı, 1529 yılında manzara resminin öncüsü ve Danube okulunun kurucu üyesi Alman ressam Albrecht Altdorfer (1480-1538) tarafından yapılmış yağlı boya bir tablodur.Tablo geniş kitleler tarafından Altdorfer’in başyapıtı olarak değerlendirilir ve eşi benzeri görülmemiş ihtişamıyla dünya manzarası olarak da bilinen Rönesans manzarası çiziminin en ünlü örneklerinden biridir.İskender’in İssos Savaşı yüzyıllarca Bavyera Düklerinin kraliyet koleksiyonun bir parçası olarak kalmıştır. 18. yüzyılın sonlarına doğru da Schleissheim Sarayı’ndaki halk sergilerinde düzenli olarak sergilenmiştir. Tablo 1800 senesinde Büyük İskender’in meşhur hayranlarından I. Napoleon’un (1769-1821) ordusu tarafından Paris’e götürülen 72 tablodan birisidir.Modern yorumcular tablonun çağ dışılığı bolca kullanmasından dolayı İskender’in İssos’taki kahramanca zaferini Osmanlı İmparatorluğu ile yapılan çağdaş Avrupa ihtilafına benzetmeyi amaçladığını düşünüyorlar. Özellikle de Kanuni Sultan Süleyman’ın Viyana Kuşatması’ndaki mağlubiyeti Altdorfer için ilham kaynağı olmuş olabilir. Dinî motifler ilk olarak Daniel’ın kehanetleri ve Kilise camiasındaki yaklaşan kıyamet endişelerinin ilham vermiş olabileceği sıra dışı gökyüzünde fark ediliyor.
-Lahit kelimesinin etimolojisi;
Arapça lḥd kökünden gelen laḥd “mezar, kabir, özellikle eski Roma tarzında nişleri olan mezar odası ve bu tarzda ölü gömme” sözcüğünden alıntıdır.
KAYNAKLAR:
1-Tarih Dergisi, Sayı 64 (2016 / 2), İstanbul 2016, s. 1-26
2-https://www.etimolojiturkce.com/kelime/lahit
3-https://www.sanatlaart.com/haftanin-tablosu-iskenderin-issos-savasi-albrecht-altdorfer/
4-https://arkeokur.tumblr.com/post/79168037577/b%C3%BCy%C3%BCk-i-skenderle-d%C3%BCnya-turu-issos-sava%C5%9F%C4%B1
FOTOĞRAFLAR:
1/6. Sönmez Sarp Kantman
7. Ancient Warfare Atlas Index at The Department of History, United States Military Academy