Dünya’nın geçmişi, zamanın derinliklerinde kaybolmuş dev canlılarla doludur. Bu canlılardan bazıları karada iz bırakırken, kimileri de milyonlarca yıl önceki okyanusların görünmeyen devleriydi. İşte bu su altı devlerinden biri, yaklaşık 165 milyon yıl önce Jura döneminin sıcak ve zengin denizlerinde süzülen Leedsichthys problematicus adlı balıktı. Bugün fosil kayıtlarından bildiğimiz kadarıyla, Leedsichthys yalnızca kendi döneminin değil, aynı zamanda tüm zamanların en büyük kemikli balığı olma unvanını taşır.
İlk bakışta bir efsaneyi andıran bu canlı, gerçekte karmaşık bir evrimsel geçmişin, olağanüstü bir büyüme stratejisinin ve benzersiz bir ekolojik rolün ürünüydü. Dişsiz ağzıyla planktonları süzerek beslenen Leedsichthys, modern balina köpekbalıklarına ve hatta bıyıklı balinalara ilginç bir benzerlik gösterir; ancak onlardan çok daha erken, Mesozoik çağın okyanuslarında yaşamış ve filtre beslenmeye özgün çözümler üretmişti. Bu yazıda, Leedsichthys’in keşif sürecinden morfolojisine, yaşadığı deniz ortamlarından beslenme biçimine ve devasa boyutuyla ilgili bilimsel tartışmalara kadar pek çok yönünü detaylı biçimde ele alacağız.
- Keşif Tarihi ve Fosil Buluntularının Detayları
- Leedsichthys’in Morfolojik Özellikleri
- Yaşadığı Dönem ve Çevresel Koşullar
- Beslenme Biçimi ve Ekosistemdeki Rolü
- Türün Evrimi ve Akraba Türlerle Karşılaştırmalar (Pachycormiformes)
- Bilimsel Tartışmalar ve Tahmini Boyutlarla İlgili Güncel Görüşler
- Modern Balinalarla Karşılaştırma ve Diğer İlginç Notlar
- Sonuç
- Kaynaklar

Keşif Tarihi ve Fosil Buluntularının Detayları
Leedsichthys’in ilk kalıntıları 19. yüzyılda İngiltere’nin Peterborough kenti yakınlarında, Alfred Nicholson Leeds adında bir fosil koleksiyoneri tarafından toplanmıştır. 1880’lerin ortalarında Leeds’in çiftliğinde bulunan büyük kemik plakalar, paleontolog John W. Hulke tarafından başlangıçta Stegosaurus benzeri bir dinozorun zırhı sanılmıştır. Ancak Ağustos 1888’de ünlü Amerikalı dinozor uzmanı Othniel Charles Marsh bu parçaların bir dev balığa ait kafatası kemikleri olduğunu fark etti. Kısa süre sonra Britanyalı balık uzmanı Arthur Smith Woodward fosilleri inceleyerek 1889 yılında türü bilim dünyasına tanıttı.

Cins adı Leedsichthys (“Leeds’in balığı”), fosilleri keşfeden Leeds ailesine atfen verilmiş; tür ismi problematicus ise parçaların yorumlanmasındaki zorluk nedeniyle seçilmiştir. Nitekim Woodward, fosilin çok parçalı ve eksik oluşundan ötürü başlangıçta “Leedsia” gibi farklı bir ad önermişse de bu geçersiz sayılmıştır.


Leedsichthys problematicus’un holotip örneği, Oxford Clay Formasyonu’nun Calloviyen katına (yaklaşık 165 milyon yıl öncesi, Orta Jura) ait kil tabakalarında bulundu. Bu örnek (BMNH P.6921), tek bir bireye ait olduğu düşünülen ve çoğu yüzgeç ışınından oluşan 1133 ayrı kemik parçasını içeriyordu. İkinci bir fosil (BMNH P.6922) aynı bölgeden elde edilerek ilk buluntuyu tamamladı. 1850’lerde Fransa’nın Normandy kıyılarında toplanmış bazı büyük kemikler de sonradan Leedsichthys’in solungaç yapılarına ait olarak tanımlandı.
Alfred Leeds ilerleyen yıllarda da bu dev balığın fosillerini toplamaya devam ederek bir kısmını British Museum (Doğa Tarihi) ve Glasgow Hunterian Müzesi gibi kurumlara kazandırdı; bunlar arasında kuyruk yüzgeci parçaları, solungaç sepeti ve göğüs yüzgeci kemikleri gibi önemli buluntular vardı.

Leedsichthys’in Morfolojik Özellikleri
Leedsichthys, ışın yüzgeçli kemikli balıklar sınıfına (Actinopterygii) ait soyu tükenmiş bir balık cinsidir. Sistematik olarak belirsiz bir konumda olsa da genellikle ilkel teleost (gerçek kemikli balık) grubuna yakın sayılmaktadır. Pachycormidae familyasının en iri üyesi olan Leedsichthys, yaklaşık 16.5 metreyi bulan uzunluğuyla şimdiye dek yaşamış en büyük kemikli balık (Osteichthyes) kabul edilir. Günümüzün en büyük ışın yüzgeçli balığı olan güneş balığı (Mola mola) dahi en fazla 2 ton ağırlığa ulaşırken, Leedsichthys muhtemelen bunun on katı kütleye sahipti. İri bir örneğinin canlı ağırlığının ~45 ton olduğu hesaplanmıştır.

Leedsichthys’in dev boyutuna rağmen fosil kayıtları parçalıdır; zira iskeletinin büyük kısımları kıkırdaktan oluşur ve fosilleşmemiştir. Omur gövdeleri tamamen kıkırdak yapıda olduğundan korunmamıştır; bu da toplam boy uzunluğunu kestirmeyi güçleştirmiş ve yıllar içinde farklı tahminlere yol açmıştır. Leedsichthys’in kafatası yapısı, ele geçen parçalardan anlaşılabildiği kadarıyla oldukça büyük ve masiftir. Kafatasının tepe kısmındaki kemiklerde belirgin çıkıntılar (boseler) bulunur. Çene kemikleri dişsizdir; balık muhtemelen avlanmak için dişlere ihtiyaç duymayacak şekilde evrimleşmiştir. Ağız boşluğunun arkasında, kafatasından destek alan robust bir hyomandibula (çeneyi destekleyen kemik) mevcuttur.

En dikkat çekici özelliklerinden biri, solungaç kemerlerini astarlayan ince kemiksi plakalar dizisidir. Bu yapılar, solungaç süzgeçleri (gill raker) olarak adlandırılır ve Leedsichthys’in beslenmesinde kritik rol oynar. Her bir solungaç kemerine dizilmiş 3–12 cm uzunluğunda paralel plakalar ve onların üzerinde sıra halinde dizili minik testere dişi biçiminde çıkıntılar tespit edilmiştir.
Bu küçük “dişçik” çıkıntılar yumuşak doku ile 2 mm’lik narin kemik plakacıklara tutunuyordu; bu karmaşık mikroyapı, ne günümüz ne de fosil balıklarda daha önce görülmemiş özgün bir filtredir. Bu buluş, Leedsichthys’in solungaç yapısının, modern camgöz (basking) köpekbalığı gibi plankton süzen bazı balıklardaki dikenimsi dişlerden farklı olduğunu ortaya koymuştur.Leedsichthys bu benzersiz solungaç süzgeci sistemi sayesinde deniz suyundan plankton süzebiliyordu.

Fosil kayıtlarında Leedsichthys’e ait en bol bulunan kısımlar, uzun ve yassı yüzgeç ışınlarıdır. Bu balığın iki büyük göğüs yüzgeci (pektoral) bulunurdu ve bunlar gövdenin alt yanlarında, orantısal olarak oldukça aşağıda konumlanırdı. Pektoral yüzgeçler olağanüstü büyüktü: eni boyunun sadece beşte biri kadar olan bu yüzgeçler adeta birer orak (tırpan) gibi uzun ve kavisliydi. Karın bölgesinde pelvik yüzgeçleri yoktu, dolayısıyla bir pelvik kemik plakası da gelişmemişti. Küçük ve üçgenimsi bir anal yüzgeç bulunmaktaydı Sırtında bir sırt yüzgeci olduğu düşünülür, ancak fosiller bu yüzgecin tam yerini saptamak için yetersizdir. Kuyruk yüzgeci ise çok büyük, geniş ve üç loblu bir yapıya sahipti: Üst ve alt loblar hemen hemen simetrik büyüklükteydi, ayrıca aralarında orta noktadan çıkan daha küçük bir çıkıntı lobu bulunuyordu.
Kuyruk ışınları (lepidotrikia) segmentlere ayrılmamış sert bir yapıdadır; her bir ışın boyunca dallanarak üç kez çatallanabilir, böylece dipte tek başlayan bir ışın uca doğru sekiz dal halinde sonlanabilirdi. Bu özellikli kuyruk yapısı, yüzme sırasında güçlü bir itiş sağlayacak şekilde rijit ama geniş bir yüzey sunuyordu. Leedsichthys’in derisinde kemiksi pullar bulunmuyordu; vücudu muhtemelen köpekbalığı benzeri çıplak bir deriyle kaplıydı.
Yaşadığı Dönem ve Çevresel Koşullar
Leedsichthys, Orta Jura döneminde (yaklaşık 165 milyon yıl önce) ortaya çıkmış ve Geç Jura sonlarına dek yeryüzünde var olmuştur. Fosilleri, bir zamanlar Avrupa ve Güney Amerika’nın sığ denizlerle kaplı olduğunu gösteren tortul kayaç katmanlarında bulunmuştur. Örneğin İngiltere’deki Oxford Clay formasyonu, Leedsichthys kalıntılarının keşfedildiği bir birim olup geç Orta Jura’da sıcak ve sığ bir deniz ortamında çökelmiştir.
Oxford Clay Nedir?
Oxford Clay, İngiltere’nin güney ve orta bölgelerinde yaygın olarak bulunan, Orta Jura dönemine (yaklaşık 163–166 milyon yıl önce) ait bir denizel tortul kayaç oluşumudur. Çoğunlukla koyu gri kil taşı ve şeyl tabakalarından oluşur ve denizel ortamda çökelmiştir.
Bu oluşum, özellikle paleontologlar için çok değerlidir çünkü içinde çok sayıda iyi korunmuş fosil barındırır. Bunlar arasında:
- Leedsichthys gibi dev balıklar,
- Plesiyozorlar ve pliyozorlar gibi deniz sürüngenleri,
- Ichthyosaurus, deniz timsahları (Metriorhynchus),
- Amonitler, belemnitler ve kabuklu yumuşakçalar gibi omurgasızlar yer alır.
Oxford Clay, özellikle Peterborough, Cambridgeshire ve Lincolnshire çevresinde yapılan kazılarla tanınır. Bu alan, Leedsichthys’in ilk fosillerinin de bulunduğu yerdir ve Jura dönemi deniz yaşamını anlamamızda çok önemli bir pencere sunar.

160 milyon yıl kadar önce Britanya ve Avrupa’nın büyük bölümü, derinliği onlarca metreyi bulan tropikal bir denizle kaplıydı. Bu Oxford Clay denizi, karalardan gelen besin maddelerince zengindi; ılık sularında bol ışık ve besin bulunması sonucunda plankton popülasyonları patlama yapmıştı. Deniz suyu sıcaklıklarının ortalama ~20°C dolayında olduğu ve yüksek besin tuzluluğu sayesinde fitoplankton (algler) ile zooplanktonun (küçük hayvansal planktonlar) bu ekosistemde çok bol bulunduğu anlaşılmaktadır.
Nitekim Oxford Clay denizinden fosilleşmiş zengin bir biyota ortaya çıkarılmıştır: sayısız amonit ve belemnit türü, 30’u aşkın balık ve köpekbalığı türü ve çeşitli deniz sürüngenleri bu ekosistemin bir parçasıdır. Bu çeşitlilik içinde Leedsichthys, planktonla beslenen dev balık olarak belirgin bir rol oynuyordu.

Oxford Clay katmanlarında korunmuş 12–15 metre uzunluğundaki Leedsichthys kalıntıları, bu canlının besin ağının tepesindeki yırtıcılar yerine temelindeki planktonları tüketen bir balık olduğunu göstermektedir. Yani Leedsichthys, içinde yaşadığı denizin verimli plankton kaynağını doğrudan değerlendiren birincil tüketici konumundaydı.
Orta Jura’nın son evresi olan Calloviyen döneminin ekolojik koşulları, Leedsichthys’in evrimi için elverişli görünmektedir. Bu dönemden önceki jeolojik devirlerde yarım metreyi aşan büyüklükte filtre beslenen omurgalılara rastlanmazken, Calloviyen ile birlikte planktondaki üretkenlik artışı sayesinde Leedsichthys gibi dev süzgeççi balıklar ortaya çıkmıştır.

Bazı bilim insanları, Calloviyen sonlarında yaşanan iklim değişikliklerinin Leedsichthys’in dağılımını etkilediğini öne sürmüşlerdir. Özellikle, 1999 yılında David Martill, Jura’nın sonunda kuzey denizlerinde yaşanan bir çevresel değişimin Leedsichthys’i Kuzey Yarımküre’de yok edip sadece güney okyanuslarında (Oxfordiyen’de) hayatta kalmasına izin vermiş olabileceğini ileri sürmüştür.

Ancak sonraki bulgular bu hipotezi tam olarak desteklememiştir: 2010’da Jeff Liston, Geç Jura Kimmeridiyen aşamasında Normandiya (Fransa) bölgesindeki Leedsichthys fosillerine dikkat çekerek türün bu geç dönemde de kuzeyde varlığını sürdürdüğünü göstermiştir.
Dolayısıyla Leedsichthys, Jura boyunca değişen çevre koşullarına rağmen geniş bir coğrafi alanda varlığını devam ettirmiş bir türdür. Yine de, Geç Jura sonlarında soyunun tükenmesi muhtemelen okyanus kimyasında veya ekosistem yapısındaki büyük değişimlerle ilişkilidir (örneğin plankton popülasyonlarındaki dalgalanmalar veya rekabetçi türlerin ortaya çıkışı gibi).
Beslenme Biçimi ve Ekosistemdeki Rolü
Leedsichthys, süspansyonla beslenen (suspension feeder) bir balıktı; yani besinini içinde yüzdüğü suyu filtre ederek elde ediyordu. Günümüzün en büyük balıklarından balina köpekbalığı ve camgöz (basking shark) gibi, Leedsichthys de ağzını kocaman açarak suyu yutuyor ve solungaçlarına doğru aktarıyordu. Su, balığın geniş solungaç sepetinden geçerken içindeki zooplankton adı verilen küçük hayvansal plankton canlıları, solungaç kemerlerindeki ince plakalar (süzgeçler) tarafından tutulup süzülüyordu Bu şekilde Leedsichthys problematicus, o dönemin plankton zengini okyanuslarında milyonlarca küçük organizmayı süzerek besin elde eden dev bir filtratördü. Diyetinin büyük kısmını hayvansal planktonlar oluştururken, mikroskobik algler (fitoplankton) tüketip tüketmediği net değildir.

Leedsichthys muhtemelen ram filtrasyon (yüzerken suyu pasifçe ağzından geçirmek) yöntemiyle besleniyordu; ancak gerektiğinde ağız ve solungaç hareketleriyle suyu aktif olarak pompalayarak da filtrasyon yapabilirdi. Hatta 2010 yılında yapılan bir yorum, Jura deniz tabanlarında bulunan gizemli oluk izlerinin Leedsichthys tarafından oluşturulabileceğini öne sürmüştür. Bu görüşe göre Leedsichthys, deniz dibindeki tortullara güçlü su püskürterek dipteki canlıları bulundukları tortudan havalandırıyor ve ardından suyla birlikte bu küçük organizmaları da süzerek yiyordu. Bu hipotez henüz tam kanıtlanmamış olsa da, Leedsichthys’in beslenme davranışının oldukça çeşitli ve aktif olabileceğine işaret eder.
Ekosistemde, Leedsichthys gibi bir canlı birincil tüketici rolündeydi. Planktonla beslendiği için, bir anlamda okyanus besin zincirinin tabanındaki üretkenliği (planktonları) yüksek trofik seviyelere (kendi dev cüssesine) aktararak bir tür ekolojik pompa işlevi görüyordu. Bir Leedsichthys bireyi muazzam miktarda plankton yiyebildiğinden, popülasyon olarak bu balıkların Jura denizlerindeki plankton dinamiklerini önemli ölçüde etkilediği düşünülebilir. Ayrıca, boyutu erişkinlikte çok büyüdüğü için, olgun Leedsichthys bireylerinin doğal düşmanı oldukça azdı. Yine de, yavru ve genç bireyler, dönemlerinin yırtıcılarına karşı savunmasızdı. Jura okyanuslarında dev plesiyozorlar ve deniz timsahları gibi etçil deniz sürüngenleri dolaşıyordu; özellikle dört yüzgeçli büyük pliyozorlar (ör. Liopleurodon) Leedsichthys’e saldırabilecek kapasitedeydi. Nitekim Oxford Clay denizinin tepe avcısı olarak bilinen 6–7 metrelik Liopleurodon, teorik olarak Leedsichthys’i avlayabilecek güçte bir avcıydı.

Leedsichthys fosillerinde bu tür etkileşimlere dair bazı kanıtlar da bulunmuştur. 1986 yılında bir Leedsichthys kemiğinde deniz timsahı (Metriorhynchus) dişi keşfedilmiş, kemiğin iyileşme belirtisi göstermesi bu ~3 m boyundaki yırtıcının dev balığa saldırıp yaraladığı şeklinde yorumlanmıştır. Ancak 2007’de yapılan yeniden inceleme, aslında kemikte iyileşme oluşmadığını ortaya koymuş ve söz konusu diş izinin muhtemelen bir leş tüketme vakasından kaldığı sonucuna varılmıştır.
Aynı döneme ait bir Metriorhynchus bireyinin fosil midesinde Leedsichthys solungaç parçaları ve kabuklu deniz canlılarının kalıntılarının bir arada bulunması da bu yırtıcıların fırsatçı şekilde ölmüş Leedsichthys’lerden beslenebildiğini gösterir. Dolayısıyla Leedsichthys, dev cüssesi sayesinde yetişkinliğinde az sayıda avcı tarafından tehdit edilse de, ekosistemde leşçil beslenme yoluyla bazı yırtıcılara dolaylı besin sağlıyor da olabilirdi.

Leedsichthys’in yaşam döngüsü hakkında bilgilerimiz kısıtlı olsa da, büyüme hızına dair bazı ipuçları elde edilmiştir. Fosil kemiklerinde yapılan kesit incelemeleri, bu balığın yaş halkalarını ortaya çıkarmıştır. 2013 yılında Liston ve ekibinin yaptığı çalışmada incelenen Leedsichthys bireylerinin 19 ila 40 yaşında olduğu belirlendi.
En büyük fosilin bile öldüğünde büyümeye devam ettiği (büyüme halkalarının sonunun gelmemiş olması) ve özellikle ilk 1-2 yıl içerisinde en hızlı büyümeyi gösterdiği saptandı.Bu hızlı erken büyüme, muhtemelen yukarıda bahsedilen yoğun yırtıcı baskısından kaçabilmek içindi. Küçük bir Leedsichthys’in, çevresindeki dev plesiyozorlar ve timsahimsi sürüngenler arasından sağ çıkıp devasa potansiyel boyutuna ulaşabilmesi için, hayatının başında olabildiğince çabuk büyüyerek av olmaktan kurtulması gerekiyordu. Bu strateji, günümüz balina yavrularının veya bazı büyük balık yavrularının hızlı büyüme eğilimiyle benzerdir ve doğal seçilimle biçimlenmiş bir hayatta kalma taktiği olabilir.
Türün Evrimi ve Akraba Türlerle Karşılaştırmalar (Pachycormiformes)
Arthur Smith Woodward ilk başta Leedsichthys’i mersin balığı (Acipenser) akrabası zannetmiş ve Acipenseroidea üst familyasına yakın konumlandırmıştır. Ancak 1905’te daha fazla fosil malzeme ışığında bu fikrini değiştirmiş ve türü Pachycormidae familyasına dahil etmiştir. Pachycormiformes takımı üyelerinin evrimsel konumu günümüzde tam olarak çözülememiştir. Bazı araştırmacılar onların modern Teleostei (gerçek kemikli balıklar) grubunun tabanında yer alan ilkel bir dal olduğunu düşünürken, diğerleri teleostlarla ortak atadan gelen ayrı bir kardeş grup olabileceklerini ileri sürmektedir. Hatta kimi analizler pachycormidleri daha da bazal konumda, Amiiformes (günümüzdeki yayın balığımsılar) takımına yakın yerleştirir. Eğer pachycormidler teleost balıkların içinde kabul edilirse, Leedsichthys tüm zamanların en büyük teleost balığı unvanını taşır; eğer dışarıda ayrı bir grup ise kendi soyunun açık ara en iri temsilcisidir. Bu belirsizliklere rağmen, Leedsichthys’in iskelet yapısındaki bazı özellikler (örneğin dallanan yüzgeç ışınları ve büyük solungaç elemanları) teleost balıklarla ortak atalara işaret eden ilkel karakterler olarak görülmektedir.

Filogenetik (kladistik) analizler, Leedsichthys’in en yakın akrabalarını belirlemek için yapılmıştır. Bir çalışmada, Leedsichthys’in Asthenocormus cinsi ile kardeş grup (sister taxon) olduğu, bu ikilinin de Martillichthys cinsiyle birlikte bir alt grup oluşturduğu sonucuna varıldı.
Bu bulgu, Leedsichthys’in evrimsel ağacında diğer büyük plankton besleyici pachycormidlerle yakın ilişkisini gösteriyor. Leedsichthys ve akrabalarının evrimsel hikâyesi, filtre beslenme stratejisinin Mesozoik’te bağımsız bir kolda nasıl geliştiğinin ilginç bir örneğidir. Yaklaşık 165 milyon yıl önce ortaya çıkan Leedsichthys, kendisiyle birlikte Bonnerichthys ve Rhinconichthys gibi dev planktoncu balıklardan oluşan bir soy hattının başlangıcını temsil eder.
Pachycormidae familyasının bu büyük üyeleri, 100 milyon yıldan daha uzun bir süre boyunca (Orta Jura’dan Geç Kretase sonuna dek) okyanuslarda varlık göstermiştir. Örneğin Geç Kretase’de yaşamış 5-6 metrelik Bonnerichthys ile akrabası Rhinconichthys, Leedsichthys’in ekolojik mirasını sürdürmüş, planktonları süzerek beslenen büyük balıklardı.
Bu yönüyle pachycormid balıklar, modern balinalar ile dikkat çekici bir yakınsak evrim (konvergens) örneği sergiler. Memeli balinalar (özellikle dişsiz balinalar) Eosen döneminde ortaya çıkıp büyük plankton filtreleyiciler olarak okyanuslarda boy göstermeye başladığında, aslında Mesozoik’te balinalardan çok önce benzer bir rolü pachycormid balıklar üstlenmişti. Leedsichthys ve akrabalarının evrimi, devasa plankton yiyicilerin farklı zaman dilimlerinde ve farklı hayvan gruplarında (balık vs. memeli) nasıl evrimleşebileceğine dair çarpıcı bir örnek sunmaktadır.
Pachycormiformes grubunun diğer üyeleri incelendiğinde, hepsinin Leedsichthys gibi filtre besleyici olmadığı görülür. Erken Jura’da yaşamış Pachycormus ve Geç Kretase’den bilinen Protosphyraena gibi bazı pachycormidler, plankton yerine daha büyük avları yakalayan yırtıcı balıklardı. Bu açıdan pachycormid ailesi içerisinde beslenme çeşitliliği mevcuttu. Leedsichthys soyunun özgünlüğü, bu aile içinde bağımsız olarak çok büyük boyutlara ulaşmış ve plankton süzmeye uyum sağlamış birkaç hattan biri olmasındadır. Kretase devrinin sonunda denizlerdeki büyük pachycormid balıkların soyu tükenince, Paleojen devrinde dev plankton süzme nişini balinalar ve köpekbalıkları devralmıştır. Bugün balina köpekbalığı ve büyük camgöz gibi planktonla beslenen balıklar, pachycormidlerin ekolojik karşılığı sayılabilecek şekilde plankton süzerek yaşarlar ancak boyut olarak Leedsichthys’ten küçüktürler.
Bilimsel Tartışmalar ve Tahmini Boyutlarla İlgili Güncel Görüşler
Leedsichthys’in devasa boyutları hakkında, fosillerinin bulunmasından bu yana çeşitli tartışmalar yaşanmıştır. Özellikle eksik fosil kaydı ve iskeletin tam olmayışı, araştırmacıların bu balığın tam uzunluğu konusunda çok farklı tahminler yürütmesine neden olmuştur.
19. yüzyıl sonundan 20. yüzyıl ortalarına kadar elimizdeki sınırlı verilere dayanılarak Leedsichthys’in yaklaşık 9 metre civarında bir uzunluğa erişebileceği düşünülüyordu. Türü tanımlayan Arthur S. Woodward, 1889’da British Museum koleksiyonuna giren bir kuyruk yüzgeci fosilini benzer balıklarla kıyaslayarak bu bireyin 9 m boyunda olabileceğini belirtmiş ve müze kayıtlarında da değeri yaklaşık 30 ft (9 m) olarak işlemeyi tercih etmiştir.
Ancak 20. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, bulunan yeni fosil parçalarının daha da büyük bir balığa işaret ettiği düşünülerek boyut tahminleri sürekli yukarı çekildi. 1986’da paleontolog David Martill, Leedsichthys’in “dünyanın gelmiş geçmiş en büyük balığı” olduğunu ilan etmiş ve bazı fosil kalıntılar (özellikle geniş solungaç sepeti) temelinde toplam uzunluğunun 27 metreyi bulabileceğini hesaplamıştır. Bu üst sınır, yaklaşık 90 feet ile büyük bir mavi balina boyutuna yakındı. Martill’in öne sürdüğü bu maksimum değer bilim çevrelerinde ilgi uyandırmış, popüler kaynaklarda Leedsichthys için sık sık 30 metre ve hatta 35 metre gibi abartılı uzunluklar zikredilmeye başlanmıştır. Ancak bu denli yüksek tahminler, çok eksik verilere dayandığı için zamanla sorgulanmaya başlanmıştır.
2000’li yıllarda Leedsichthys’in boyutlarına dair daha kapsamlı araştırmalar yapıldı. Özellikle 2001–2003 yılları arasında İngiltere’de Star Pit adlı bölgede ortaya çıkarılan ve bugüne dek bulunan en tam Leedsichthys iskeleti kabul edilen “Ariston” takma adlı fosil, bu tartışmalara ışık tuttu.
Yaklaşık 70% oranında korunmuş olan Ariston örneği, Leedsichthys’in gerçek boyutlarını yeniden değerlendirmeyi sağladı. İlk keşfedildiğinde bu iskeletin 22 m’lik bir balığa ait olabileceği sanılmışsa da, Jeff Liston ve ekibinin detaylı incelemeleri bunun bir yanılgı olduğunu gösterdi Ariston’un göğüs yüzgeçlerinin birbirine mesafesi sadece ~1 metre kadardı ve bu da balığın gövdesinin beklenenden daha dar olduğunu ortaya koydu. Sonuçta Ariston bireyinin boyunun en fazla 9–10 metre civarında olduğu anlaşıldı.
Bu bulgu, Leedsichthys’in önceki aşırı tahminlere kıyasla çok daha mütevazı boyutlara sahip olabileceğini göstermesi bakımından kritikti. Liston ve meslektaşları, dünyanın çeşitli müzelerinde bulunan beş farklı Leedsichthys bireyine ait fosil koleksiyonlarını bir araya getirerek kapsamlı bir karşılaştırma da yaptılar. Big Meg lakaplı bir fosilin yaklaşık 11–13.5 m uzunluğunda bir balığa ait olduğunu; devasa bir kuyruk fosilinin ise daha küçük, ~9 m’lik bir bireyden geldiğini hesapladılar.
İncelenen tüm örnekler 26–55 ft (8–17 m) aralığında uzunluklar vermekteydi, ki bu değerler 90 ft (27 m) gibi önceki görüşlerin ancak yarısı kadardır. Toplanan bu veriler ışığında, Leedsichthys’in güncel tahmini maksimum boyu yaklaşık 16 metre olarak belirtilmektedir.
2007’de Liston, çoğu Leedsichthys örneğinin 7–12 m uzunluk gösterdiğini, sadece istisnai bireylerin 15 m civarına ulaşabileceğini raporlamıştır. Daha önce yaygın şekilde kullanılan basit oranlı tahmin yöntemlerinin (örneğin solungaç genişliğinden çizgisel ölçekleme) hatalı olabileceği anlaşılmıştır, çünkü bir balık büyüdükçe solungaç yapıları vücudun geri kalanına oranla allometrik (orantısız) şekilde büyür; büyük bir vücudun oksijen ve besin ihtiyacını karşılamak için solungaç yüzey alanı uzunluğa göre orantısız artış gösterir.
Leedsichthys’in kemiklerinde tespit edilen yıllık büyüme halkalarına dayanarak yapılan yaş-büyüme analizleri, bu balığın 20 yıl kadar bir sürede 9–10 metreye ulaşabildiğini ve en büyük bireylerin 30–40 yaşları arasında bile büyümeyi sürdürdüğünü ortaya koymuştur. Çeşitli müzelerdeki izole kemik parçaları da dahil edilerek yürütülen değerlendirmelerde, ~16 m’yi biraz aşan bir uzunluğun bu tür için “makul üst sınır” olduğu belirtilmiştir.
Nitekim en büyük parçalardan biri olan ve Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi’nde korunan NHMUK PV P10156 numaralı örneğin solungaç sepetinin boyutlarına dayanarak toplam uzunluğunun 16.5 m (54 ft) olduğu hesaplanmıştır. 2018’de yapılan bir çalışmada ise bu büyüklükteki bir Leedsichthys’in yaklaşık 45 ton ağırlığında olacağı tahmin edilmiştir. Bu veriler, Leedsichthys’i dünyanın gelmiş geçmiş en büyük balığı yapmaya yetmektedir.
Dahası, eldeki en büyük örnek bile büyümesini tamamlamadan öldüğüne göre, henüz keşfedilmemiş fosiller arasında daha büyük Leedsichthys bireyleri olması da muhtemeldir. Dolayısıyla bilimsel görüş birliği, Leedsichthys’in boyut olarak rekor düzeyde bir balık olduğu yönündedir; ancak bu rekor, önceki yüzyılda sanıldığı kadar uç boyutlarda değil, yaklaşık 15–17 metrelik bir düzeydedir.
Modern Balinalarla Karşılaştırma ve Diğer İlginç Notlar
Leedsichthys, sahip olduğu filtreyle beslenme stratejisi ve boyut bakımından günümüz denizlerindeki bazı dev hayvanları akla getirmektedir. Özellikle balinalar ve balina köpekbalıkları gibi planktonla beslenen modern türlerle ilginç paralellikler kurmak mümkündür. Örneğin, günümüzün en büyük balığı olan balina köpekbalığı (Rhincodon typus), ortalama 12 metre civarında boya ulaşır. Leedsichthys’in en büyük bireyleri muhtemelen balina köpekbalığını az da olsa aşarak biraz daha uzun idi.

Yani Leedsichthys, yaşayan en büyük balıklardan bile büyük olarak okyanusta süzülürken, ekosistemde günümüz balina köpekbalığının Jura dönemindeki karşılığı gibiydi. Öte yandan, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük hayvanları olan balinalar (memeli deniz canlıları) boyut açısından Leedsichthys’i geride bırakır. En büyük balina türü olan mavi balina, doğrulanmış örneklerde 29.9 metreye (98 ft) varan uzunluğa ve ~180 ton gibi muazzam bir kütleye erişebilmektedir.

Bu değerler, yaklaşık 16 metrelik Leedsichthys’in iki katı uzunluk ve en az dört katı kütle demektir. Elbette balinalar ile Leedsichthys birbirinden tamamen bağımsız evrimsel çizgilerdedir: biri memeli, diğeri balık olması nedeniyle akraba değillerdir. Ancak ilginç şekilde, beslenme biçimleri ve ekolojik rollerinde belirgin bir yakınsama görülür. Leedsichthys, Mezozoik okyanuslarında plankton süzerek beslenen dev bir deniz canlısı rolünü üstlenmişken, benzer bir rol günümüz okyanuslarında bıyıklı balinalar (dişsiz balinalar) tarafından üstlenilmektedir.

Bu durum, evrimsel olarak konvergent (yakınsak) evrim adı verilen olgunun bir örneğidir: Benzer ekolojik nişler, farklı dönemlerde ve farklı canlı gruplarında benzer adaptasyonların gelişmesine yol açmıştır. Jura Devri’nin dev “plankton süzgeci” Leedsichthys, adeta günümüzün balinalarına bir zamanlar balıkların içinde de benzer bir çözümün evrimleşebileceğini gösteren çarpıcı bir kanıt sunmaktadır. Sonuç olarak Leedsichthys, gerek büyüklüğü gerek yaşam tarzıyla yalnız kendi çağının değil, tüm zamanların en ilginç deniz devlerinden biri olarak paleontoloji literatüründe hak ettiği yeri almıştır.
Sonuç
Leedsichthys problematicus, yalnızca boyutuyla değil, evrimsel ve ekolojik özellikleriyle de paleontoloji dünyasında özel bir yere sahiptir. Filtreyle beslenme yeteneği, olağanüstü büyüme potansiyeli ve milyonlarca yıl süren varlığı, bu türü Mesozoik okyanuslarının en etkileyici canlılarından biri haline getirmiştir. Fosil kayıtlarının eksikliğine rağmen yapılan çalışmalar, Leedsichthys’in yalnızca kendi çağının değil, aynı zamanda şimdiye dek yaşamış en büyük kemikli balık olduğunu ortaya koymaktadır.
Modern plankton süzgeççileri olan balina köpekbalıkları ve bıyıklı balinalarla gösterdiği benzerlik, Leedsichthys’in farklı canlı gruplarında benzer çevresel baskılara karşı gelişen yakınsak evrimin dikkate değer bir örneği olduğunu göstermektedir. Ekosistemdeki rolü, beslenme stratejisi ve büyüme süreci, Mezozoik deniz yaşamı hakkında bize kıymetli bilgiler sunar.
Gelecekte yapılacak yeni fosil keşifleri ve ileri analizler, Leedsichthys’in biyolojisi ve evrimi hakkında daha fazla bilgi edinmemizi sağlayabilir. Ancak bugün elimizdeki veriler dahi, bu dev balığın hem bilimsel hem de popüler anlamda neden bu kadar dikkat çekici bir figür olduğunu fazlasıyla açıklamaktadır. Jura döneminin bu gizemli ve görkemli devini anlamak, geçmişin okyanuslarını keşfetmek adına atılmış önemli bir adımdır.
Ek İçerikler.
Kaynaklar
1.Wikipedia contributors. (2024). Leedsichthys. Wikipedia, The Free Encyclopedia. https://en.wikipedia.org/wiki/Leedsichthys
2.Liston, J. (2007). “A review of the genus Leedsichthys.” In M. W. Maisey, G. Arratia & L. Schultze (Eds.), Mesozoic Fishes IV – Homology and Phylogeny. Verlag Dr. Friedrich Pfeil.
3.Martill, D. M. (1986). “The world’s largest fish.” Geology Today, 2(2), 61–63.
4.Friedman, M. et al. (2010). “100-million-year dynasty of giant planktivorous bony fishes in the Mesozoic seas.” Science, 327(5968), 990–993.
5.Liston, J. J., & Noè, L. F. (2004). “The morphology, taxonomy and palaeoecology of Leedsichthys problematicus.” Journal of Vertebrate Paleontology, Abstracts.
6.Liston, J. J. (2013). “New data on the anatomy and growth of Leedsichthys problematicus.” Proceedings of the Royal Society B, Supplementary Data.
7.Martill, D. M., & Hudson, J. D. (1991). Fossils of the Oxford Clay. The Palaeontological Association.
8.Arratia, G. (2004). “Mesozoic Fishes: Systematics and Paleobiology.” Mesozoic Fishes III (Eds: Arratia & Tintori), Verlag Dr. Friedrich Pfeil.
9.National Geographic (2007). “The Biggest Fish Ever.” https://www.nationalgeographic.com
10.Norman, D. (1994). Prehistoric Life: The Rise of the Vertebrates. Macmillan.
11.Lindgren, J., et al. (2018). “Skin impressions and color patterns in a Mesozoic fish.” Nature Ecology & Evolution, 2, 202–209.
12.Field Museum of Natural History (Chicago) – Leedsichthys Fossil Display & Archive.